Oynatıcıya atlaAna içeriğe atlaAltbilgiye atla
  • 26.05.2025
Mine Söğüt, Can Yayınları’ndan çıkan Ormandaki Kalpsiz Ceylan’da, bugüne kadar dinlediğimiz tüm masallara, iyilikle paketlenmiş kötülüklere, ahlakın gölgesinde işlenen sistematik suskunluklara itiraz ediyor. Bu masal, ormanda kalbi çalınmış bir ceylanın ve o kalbi geri almak için yola çıkan kız cüce Mantıklı’nın hikayesi. Ama aynı zamanda, suskun bırakılanların, bastırılan duyguların ve gölgede kalan vicdanların masalı.

Biliyoruz ki; Korkunç durumlar bazen öyle estetik, öyle zarif biçimde paketlenir ki... ne yapacağımızı bilemeyiz ve sorgularız: Kötülük, kendini güzellik gibi sunduğunda daha mı az görünür olur? Masalın içinden yükselen sorular da doğrudan bugüne ayna tutuyor: Doğadan öğrendiklerimizi hayatımıza neden taşıyamıyoruz? Yeryüzünde her şey kendiliğinden değerliyken, neden sürekli başka anlamlar yüklüyoruz?

Bahadır Baruter’in enfes çizgileri, masalın yumuşak dokusuna gerçekliğin ağırlığını yüklüyor. Bu görsel karşıtlık, anlatının duygusal ritmini bozmadan, okuru daha derin bir gerçekle yüzleştiriyor.
Döküm
00:00Herkese merhaba. Bugün Mine Söğüt'le beraberiz.
00:04Mine'nin son kitabını konuşacağız.
00:06Bence roman gerçekçi bir masal olarak nitelendiriliyor ama tamamıyla büyülü gerçekçilik olarak nitelendirdim ben.
00:14Malumunuz çok seviyorum ben bir Sezgin Kılaymaz'ı, bir İsmail Güzelsoy'u ve zaten Mine'nin her zaman hayranıydım ama bu kez başka yerden dokundu bana.
00:26Bugün hepsini teker teker konuşacağız. Hoş geldin.
00:29Hoş bulduk.
00:30Nasılsın?
00:31İyiyim. Böyle kitapla ilgili güzel şeyler duyunca çok iyi oluyorum.
00:34Ben çok beğendim kitabı. Yani her zaman beğendiğin kitaplar gelmiyor karşına tabii ki.
00:40Yani ya da tarzın olmayan beğenmemek demeyeyim de ama bu beni farklı bir yerden vurdu.
00:46Böyle vicdanıma seslendi, iyiliğime seslendi ve olması gerekeni gösterdi aslında.
00:54O naifliği yakaladım. Ellerine sağlık. Hem Bahadır'ın hem senin diyeyim.
01:00Çok teşekkür ederim. Sen vicdan deyince mesela hemen seviniyorum ben.
01:04Demek ki söyleyebilmek istediğimi söylemişim. Karşı tarafa geçmiş. Çok sevindim.
01:12Bir de şu var hani zaten sorular bir sürü o konuda hazırladım ama öncesinde hani konuşmak için.
01:18Vicdan, iyilik, o bu birçok böyle artık bu çarklar içerisinde harcanan kelimeler var.
01:28İnsanlar bunu kendi çıkarları doğrultusunda pazarlama materyali olarak kullanılıyor ya.
01:34Kitapta bunun karşılığını buldum aslında. Esasını ve esas mesajı öyle hissettim.
01:39Tabii çok suistimal edilebilen kavramlar bunlar. Bir de bugünün meselesi değil bu.
01:45Yani çağlar boyunca insan hem kendi değerlerini yaratmış sonra da onları suistimal eden bir ahlak kurmuş.
01:53Yani geleneklerle, göreneklerle, inançlarla suistimale çok açık bu bahsettiğimiz kavramlar.
02:00Sanki bu dönemde daha da suistimal ediliyor gibi geliyor.
02:03E tabii bir zincir yani mel bozuk olunca. Bugün evde gelindiğinde artık iyice çarından çıkmış oluyor iş.
02:10Doğru söz.
02:11Peki günümüzün sarsıcı gerçeklerini masal diliyle anlatıyorsun. Bu da beni gerçekten etkiledi bu arada.
02:17Büyülü gerçekçilik dedim biraz evvel. Gerçeği daha mı katlanabilir kılmıyor sence?
02:22Bunu tercih etmenin sebebi olarak.
02:24Oradan da bakılabilir. Evet birazcık daha o sert, ağır gerçekliği tüketilebilir hale getiriyor.
02:31Dayanılabilir hale getiriyor. Bir buradan bakabiliriz.
02:35Bir de büyüyle gerçek hayatta da iç içe. Yani büyülü gerçekliğin de gerçeklik içinde karşılığı var.
02:42Çok dışarıdan bir şey değil. Biz hayatın kendisi zaten hem büyülü hem de çok sert gerçeklerle dolu.
02:49O yüzden de çok tanıdık geliyor bildiğimiz dil.
02:52Yani işte korkunç bir fırtınadır. Her şey havaya uçar. Zor hayatta kalırsınız. Bir felakettir.
03:02Ama bir yandan da müthiş bir sesi vardır, resmi vardır, artistik bir formu vardır, duygusu vardır o yaşanılanın.
03:11Belli bir mesafeden ya da korunaklı bir yerden bakarsanız da o dehşetin içinde çok güzel şeyler de görebilirsiniz.
03:18Yani çok etkileyicidir. Bunun gibi acılar da öyle işte. Bir cenaze töreni de aslında çok üzüntülü bir şeydir.
03:25Herkes çok mutsuzdur ama herkes çok üzgündür.
03:29Fakat öyle bir tablo ortaya çıkar ki güzeldir o görüntü.
03:33Evet. Estetiktir.
03:34Bunun gibi estetiktir, duygusaldır. Tatlı bir şey bile olabilir o büyük dramların içinde.
03:40O yüzden o büyü ve gerçek dediğimiz şey zaten bizim gündelik hayatta devamlı algıladığımız şey.
03:46O yüzden de bunu edebiyatta da kullandığımızda müthiş tanıdık geliyor ve bağ kurmamızı güçlendiriyor, kolaylaştırıyor bence Metin'le.
03:55Ve Metin'in kafandan hiç, zihninden hiç çıkmamasını da sağlıyor.
03:59Direkt mesela senle konuşurken bile o ceylan karakteri, çizimler, mantıklı cüce hepsi avcı, köza, kraliçe hepsi aklımda ve zihnimde yankılanıyor.
04:15Hem görselime hitap ediyor hem de zihnimde canlanıyor. Bu beni çok etkiledi.
04:21Özellikle Pamuk Prenses masalının gölgesinde kalan bir ceylanın hikayesi var.
04:26Burada aslında güçsüz olanı ve naif olanı konuşturuyorsun.
04:31Peki şuradan sorayım, bu suskunluk bugün hangi susturmuşluklarımıza karşılık geliyor?
04:38Aslında bütün korkularımız, kendimizi güçsüz hissetmemiz, kendimize olan özgüvenimizi yitirdiğimiz bir dünyada yaşamamız
04:46ve tamamen hayatın bizi bu özgüvensizliğe programlaması.
04:50Çok tanıdık bir sürü sorunun özündeki problem aslında ceylanın varlığında biraz vücut buluyor sanırım.
05:00Kesinlikle.
05:01Ceylanın durumunda.
05:02Yani bize tanıdık gelenin, keşke bize tanıdık gelen mantıklı kız cüce olsa.
05:10Oysa biz ceylanla kendimizi hemen özdeşleştiriyoruz.
05:14Evet öyle bir paralellik, tanıdık olan.
05:16Sen kiminle kendini özdeşleştirdin?
05:18Ben mantıklı cüceyim.
05:21Ben direkt o cüce kızım.
05:23Değil mi?
05:24Ama ne çok avcı var çevremizde ben onu da hissettim.
05:27Ya aslında mesela avcının iyi mi kötü mü olduğu da.
05:30Kötü gibi gözüküyor ama onun vicdanının tatlı bir tarafı da var o avcının.
05:34Evet saflığı da var.
05:35Saflığı da var.
05:36İşte yumuşak kalpli avcı paradoksu.
05:39Evet.
05:40Yani benim en sevdiğim cümlelerden biri bilmiyorum belki sen de bahsedeceksin önden söylemiş olmayayım.
05:47Yani insanoğlu yuvadan düşen bir kuşu alıp yerine koyması gerektiğini bilir de uçan kuşu vurmaması gerektiğini düşünemez.
05:56Onu sordum ama bir de çok hoşuma gitti.
05:58Avcı ceylanın kalbini böyle bencilce alıyor ya.
06:02Orada kalbini prensese kaptırıyor.
06:05Prenses aklına geliyor.
06:07Kötülüğü aşk maskesiyle örtüyor aslında.
06:11Bu bir trajedi değil mi?
06:13Bu aslında dehşet verici de bir şey.
06:16Çok dehşet verici.
06:18Bu hep yaptığımız şey değil mi?
06:20Evet.
06:21Hep bir savunma mekanizması geliştiriyoruz.
06:23Sadece bir sevgililikteki aşk değil.
06:26Çocuğumuza duyduğumuz sevgi, aşk bize çok korkunç şeyler yaptırabilir.
06:32Evet.
06:33Sadece sevdiğimiz birini kollamak için normalde hiç yapmayacağımız şeyleri yapıp birine zarar verebiliriz.
06:39Anne küs ve anne kutsallığı adına sığınarak da yapabiliriz.
06:43Ya da bir aile babası.
06:45Ailesi olduğu için kirli işlere girebilir.
06:48Onların bir sorununu çözmek için.
06:50Kıskanç koca.
06:51Kıskanç koca o zaten çok net.
06:53Aşk için kötülük yapmak.
06:56Peki Bahadır Barüter'in çizimleri hikayenin masalsı dokusuyla tezat oluşturacak kadar çarpıcı geldi bana.
07:04Çünkü tamamıyla gerçek.
07:06Masalın naif diliyle çizimlerin tonu arasında nasıl bir dengeyi sağladınız?
07:13Gerçekten çok zor oldu.
07:15Bir gerilim yarattınız mı orada?
07:17Tabii tabii ben değil ama Bahadır büyük gerilim yaşadı.
07:20Çünkü onun daha önce hiç çizmediği bir türdü.
07:24Ondan önce de benim hikaye kitaplarıma görseller yaptı.
07:27Kapakları.
07:28Kapakları yaptı.
07:29Orada dilleri tutturmak çok kolay.
07:31Ama ben ilk kez bir masal yazmıştım.
07:33Tam bir masal da değil.
07:35Masalımsı bir metin.
07:37Bahadır'ın da çizgisini o metindeki ritme, duyguya, estetiğe ve anlama uydurması gerekiyordu.
07:48Çok çizgi aradı.
07:49Çok zorlandı.
07:51Baya acı çekti.
07:52Bildiğiniz sanatçı acısı çekti.
07:54Bir ara bileklerini kesecekti.
07:56Gerçekten mi?
07:57Gerçekten öyle.
07:58Büyük dramlar yaşandı.
07:59Ne kadar sürede tamamladı?
08:00Yani az zamanımız vardı.
08:02Normalde iki ay içinde yapacakken sanırım dört ayı buldu.
08:06Yani şahit olan birisi o sürece kitabı yazmak kolaymış da çizmek çok zormuş der.
08:15Gerçekten ağır bir şey yaşadı ama aradığı bir şey vardı.
08:20Ben de tabi çok yakından tanık olduğum için bir yabancı olsa tek başına evinde masasında çalışacak.
08:26Siz yazar olarak sonucu göreceksiniz.
08:28Ben direkt bütün o süreci yakından istediğim için...
08:31İş avantajını kullandım diyorsun.
08:32Evet ya dezavantaj da olabilir.
08:34Bütün o sancılı süreci yakından tanık oldum.
08:37Çok aradı, çok titizlendi ve gerçekten de o tonu tutturdu nihayetinde.
08:47Yani bir ara şöyle geziyorduk evde mesela.
08:51İşte ben dışarıdayım.
08:52Birden bir telefon geliyor.
08:54Bahadır böyle çok heyecanlı.
08:56Diyor çözdüm çözdüm sorunu.
08:58Sorun top burunda diyor.
09:00Ama bu şaka değil.
09:01Gerçekten mi?
09:02Gerçekten.
09:03Ya da böyle bir yerdeyiz.
09:04Birden benim eve gitmem lazım.
09:06Cüceleri yerleştirmem lazım.
09:07Bir şey çizecek.
09:09Bütün meselesi bu masalın karakterleri oldu.
09:13Ve başka hiçbir şey yapmadan masadan...
09:15Aşırı bir şey.
09:16Oradaki yazılı metindeki karakter.
09:18Görüyorsun böyle o.
09:20İşte Ceylan karakteri.
09:22Ceylan'ı alalım.
09:23Çok naif tatlı.
09:24Ama onun kalbi alındıktan sonraki halinin tüm hüznünü de görüyorsun çizimlerde.
09:30Müthiş.
09:31O duyguyu o kadar iyi yansıtmış ki.
09:33Evet olağanüstü.
09:34Ama yani gerçekten bunu çok aradı.
09:36Ve ben de çok mutlu oldum.
09:38Çünkü Metin'in görselle arkadaşlığı çok önemliydi.
09:42Baya dost olmuş onlara.
09:45Bir oldular.
09:47Yani başka bir şey düşünemezsin.
09:50Senin düşüncenin çok daha üstünde bir hayal gücü doğal olarak var.
09:54Bazen çünkü sırıtıyor.
09:56Olmuyor ama bu mükemmel ötesiydi.
09:59Yani ben çok etkilendim.
10:01Sanki böyle yay çekiyorum gaz veriyorum gibi konuşuyorum bazen.
10:05Biz de çok etkilendik.
10:07O kadar etkilendim ki.
10:09Ve hani hafta sonumu da buna verdim.
10:12Yani özellikle hafta dedim ya evime asayım bir tanesini.
10:16Kesinlikle yapmalıyım falan.
10:18Çok güzeldi gerçekten.
10:19Çok sevindim onu duyduğuma.
10:20Bir de kitapta benim de hep düşündüğüm bir şey var.
10:23Issız orman sorgulaman çok hoşuma gitti orada.
10:25Niye ıssız ki bu ormanlar?
10:27Börtü böcek var, hayvanlar var.
10:29İnsanın olmadığı her yer ıssız mı oluyor?
10:31Niye ki?
10:33Hani hep bunu sorgularız ya.
10:35Senin bunu orada söylemen müthişti.
10:37Halbuki orman kendi dengesinde ve kendi düzeninde.
10:40Son derece kalabalık.
10:42Evet içinde müthiş bir yaşam enerjisi olan büyük olayların döndüğü.
10:47Çok kalabalık dediğin gibi.
10:49Bizim buradaki insan olarak kontrol filik bir yapımız var tabii ki.
10:52Biz olmayızsa olmayınca her şey anormal gibi geliyor.
10:56Ne dersin bu konuda?
10:57Ya da onu yazarken ne düşündün?
10:59Çok insan odaklı inşa etmişiz kendi varlığımızı.
11:03Belki de hayatta kalmamız için gereken bir şey bu.
11:07Yani bir faydası da olabilir.
11:09İnsan eğer bu kadar kendini kollayıp önemsemeseydi soyunu sürdüremezdi.
11:15Bence aklın bu sorunlu yanlarının da varlığını sürdürmesi için insanın bir faydası olabilir diye düşünüyorum.
11:24Adil bakarsak olaya, insanı suçlamadan dışarıdan bir uzaylı gibi bakarsak.
11:30Hep uçlarda bakıyoruz değil mi?
11:32Griyi yok hiç.
11:34Bunun bir faydası da olabilir.
11:37Tabii bizim paradoksal her şeyimiz.
11:39Hem iyi insan olmaya çalışıyoruz.
11:42Mesela iyi olmaya çalışmasak bizim ormana, hayvana, diğer canlılara,
11:47hatta birbirimize bakışımızdaki, yaklaşımımızdaki o kötücül yanlar bir sorun olmayacak.
11:53Ama bir yandan da iyi arıyoruz, iyi istiyoruz.
11:56Böyle bir derdimiz de var.
11:58Bunlar da devamlı çatışıyor.
12:00Çok insan odaklı düşünerek belki medeniyetimizi kurduk.
12:04Ama bugün geldiğimiz noktada bu yöntemi, bu halimizi de sorgulayabilecek bir bilincimiz var.
12:13O yüzden bu bilinci biraz kurcaladığımız zaman bu kitapta var olan bir sürü soru ortaya çıkıyor.
12:21Bu kitapta en çok Mantıklı Cüce ve Ceylan'ı sevdim.
12:25Mantıklı Cüce tamamıyla aklı, Ceylan ise kalbi temsil ediyor bence.
12:31Peki bu yolculukta vicdan, akıl ile ego arasındaki sınırı nasıl çiziyor?
12:37Aslında mantık tamamen bunun için var.
12:42O sınırı çizmek için, onların yerlerini belirlemek için.
12:46Ceylan'ın duygusallığı çok tatlı ama dikkat ettiysen asıl mesele matematik mantıklı.
12:54Takıldığımız her yerde mantık kurtarıcı fakat vardığımız sonuçlar sert.
13:01Bir sürü bildiğimiz gerçeği, doğruyu alt üst ediyor.
13:05Bir sürü değeri yıkmamız gerekiyor bunun için.
13:08Çok başka bir yerden bakmamız gerekiyor.
13:11O yüzden bence mantığın yıkıcı, pozitif anlamda yıkıcı
13:16ve çok daha özgür düşünmeyi, farklı şeylerde düşünmeyi öneren imkanlarla dolu alanları var.
13:24Buralardan korkmamak gerekiyor.
13:26Aslında buradaki bu kitaptaki bence en önemli kavramlardan birisi de korku.
13:32Şimdi onu soracaktım. Biraz o korkudan bahsedelim.
13:35Aslında o mantığın korkutuculuğu da alt bazında korkudan kaynaklandığını düşünüyorum.
13:41Evet ve bu da çok iç içe geçmiş gene paradoksal bir şey.
13:45Yani öfke de bunun bir sonraki adımı zaten.
13:48Ne düşünüyorsun bu konuda? Ne söylemek istersin?
13:52Gene bu kitabın en sevdiğim cümlelerinden biridir.
13:55Karanlıkta ne varsa aydınlıkta da aynısı vardır.
13:59Karanlıktan korkmanın hiçbir anlamı yoktur.
14:02Bence korkuya da mantıkla bakmamız gerekiyor.
14:06Farklı korkular var.
14:08Bazıları hayatımızı devam ettirebilmemiz, hayatta kalabilmemiz için bizi tehlikelerden koruyan korkular.
14:15Bir uçurumun kenarında yürüyorsak korkmalıyız, önlem almalıyız ki düşmeyelim.
14:20Ama bir patikada yürüyorsak düşme tehlikesi yokken gene de düşecekmiş gibi yürüyorsak o zaman düşünmemiz gerekiyor.
14:30Ben burada niye korkuyorum?
14:32Bu bana öğretilmiş bir korku mu?
14:34Benim bu korkum benim işime mi yarıyor, bir başkasının işine mi yarıyor?
14:38Bu soruları sorduğumuz zaman korkuları ayıklayabiliyoruz.
14:42Bence çok önemli korkuları ayıklamak.
14:44Sanki hayatın anahtarı da burada.
14:47Çünkü iktidarın en güçlü enstrümanı korkutmak.
14:51O kadar işe yarıyor ki.
14:54Asırlardır. Din de buna bağlı.
14:57Zaten oradan başlıyor.
14:59Biz kaybetmekten korktuğumuz şeyleri şöyle bir önümüze sersek ve aslında hiç korkulacak şeyler olmadığını
15:09hatta bunlara sahip çıkarken sergilediğimiz performansın bizim için daha tehlikeli, daha yıpratıcı, daha yorucu olduğunu fark etsek
15:20insanlığın bütün aklı değişir başka bir yerden çalışmak zorunda kalır.
15:25Zaten insanlığın hepimizin hayatında deprem etkisi yaratan bu kaygılar da korku odaklı hepsi.
15:32Hepsi.
15:33Ve dediğin gibi her şeyi öne koysak ne kaygı kalacak belki.
15:38Tabii.
15:39Ne korku.
15:40Ve şey ya işte bu Demans hastaları, Alzheimer hastaları zihinlerinde o korku, endişe kalmadığı zaman bedenlerindeki birçok hastalıktan da kurtuluyorlar.
15:55Evet.
15:56Birbirimizden korkuyoruz.
15:58Yani kendi türünden korkan tek canlıyız.
16:02Evet.
16:03Ve devamlı kendini kendi türüne karşı koruyan, kendi türüne sistematik bir şekilde, bilinçli bir şekilde zarar veren,
16:11hem bu kadar akıllı olup hem bu kadar planlı yaşayıp hem de aklını ve bu planlama yeteneğini kendi türüne zarar vermek için kullanan bir canlı türüyüz.
16:22Ve o yüzden de devamlı birbirimizden korkuyoruz.
16:25Bütün bunların değişmesi için bence korkuya da bambaşka bir yerden iyice bakmak gerekiyor.
16:32Evet. Bakış açımızı bu anlamda değiştirmemiz gerekiyor.
16:36Onun için de belki de daha kendimize güvenen insanlar olmamız gerekiyor.
16:42Güvensizlik yatıyor olabilir bu korkuların altında da aslında.
16:45E tabii ama işte güvensizliğimiz için gerekli bütün ortamı sistem hazırlıyor.
16:51Evet.
16:53Aynı şekilde mutlu etmek için de sistem hazırlıyor. Her şey hazır yani.
16:57Birazcık sistemi kurcalamak.
17:00Sorgulamak.
17:01Sorgulamak, biraz da iplememek. Yani belki fazla sorgulayı kurcalamak bile sorun. Biraz da iplememek gerekiyor.
17:09Evet. Rahat bırakmak lazım değil mi? Peki öğrenmeden, sorgulamadan ezbere kabullenmek kalpsizlik kadar tehlikeli mi?
17:18Avcıdan hareketle soruyorum bunu ve bugünkü toplumumuza da aslında birazcık değinmek istiyorum.
17:25Aslında çok konforlu görünüyor. Zaten albelisi de burada o durumun.
17:30Başınıza bir şey gelmez zannediyorsunuz ve yorulmazsınız zannediyorsunuz ama başımıza gelen her şey işte bu yüzden geliyor.
17:38Bütün yorgunluklarımızın sebebi de bu.
17:41Bunu fark etmeden o huyumuzu değiştirmiyoruz.
17:46Sorun orada bence. Hayatın daha kolay geçtiğini zannediyoruz.
17:52Olduğu gibi kabul ettiğimiz zaman her şeyi sorgulamadığımız zaman ve sonra katlanamadığımız korkunç hayatı bu şekilde inşa ediyoruz.
18:00Bunların arasındaki bağı kurmadığımız sürece değişebilecek gibi de görünmüyoruz.
18:06Tamam. Her şeyi gönüllü olarak kabul ediyoruz. Kötülükleri de iyilikleri de aslında.
18:11Bu da aslında sistemin bir öğretisi.
18:15Ama onu sorgulamamız gerekiyor.
18:18Yani şöyle bir tatlı bir şey var aslında bir umut var.
18:21Sistem de bizim dışımızda işte yukarıda birilerinin ya da bir ilahi gücün organize ettiği ve bize dayattığı bir şey değil.
18:32Bizim inşa ettiğimiz bir şey sistem. O yüzden değiştirmek de bizim elimizde.
18:37Yani çok kolay sisteme dilediğim yani yazılımı biz yapıyoruz.
18:42İstediğimiz gibi değiştirebiliriz o yazılımı ama kendimizin farkında değiliz.
18:46Gene özgüvene, gene korkulara, gene o yetersizlik duygusuna gidip dayanıyor her şey.
18:52O yüzden o daha özgüvenli ve ta kendimize güvenerek seçimler yapmamız gerekiyor belki de.
18:58Evet ve bu da aslında bir mesela güç değil, kibir hiç değil.
19:05Tam tersine sorumluluk almak demek. O sorumluluğu almamız gerekiyor.
19:10Evet peki Ceylan'dan hareketle bir soru soracağım ki aslında genelde düşünüyorum.
19:16Kalbi alınan birinin öfkesi nereye gider?
19:19Korkusunun arkasında kalır.
19:22Yani şunu sormak istiyorum. Bastırılan öfke mağduru mağdur eden hale getirir mi?
19:31İşte gölgede kalması, o korkunun gölgede kalması bence onu en azından etkisiz olması bile onun kötü birine dönüşmesine sebep olur.
19:43Yani o pasifliği, sinmişliği ve ürkekliği kötülüğün yolunu açar.
19:50Kesinlikle.
19:52İnsanlar ağaçların ulak olduğu bir dünyada yaşadıklarını hiç bilmezler.
19:57Kitabında en sevdiğim cümlelerden biri.
20:00Bunu neden görmek istemiyoruz Mine sence?
20:03Kötülük bizleri daha mı körleştiriyor?
20:06Ya inanır mısın? Sanırım sadece alışkanlık.
20:10Sadece alışkanlık. Yani hep şeyi düşünürüm.
20:13İşte 100 yılın başında, geçen 100 yılın sonunda o endüstriyel devriminin ilk olduğu zamanlarda bütün formlar doğaya benziyor.
20:26Eski arabalar niye güzeldir? Hayvanlara benzerler. İsimleri de öyledir zaten.
20:30Yani kedi gibidirler, kaplan gibidirler.
20:33İşte radyolar sevimlidir, ilk televizyonlar gibidir.
20:37Daha yuvarlakatlıdır.
20:38Yuvarlaktır, yumuşak. Doğaya çok benzer, yuvarlaktır mesela. Çok köşelemezler.
20:43Masiftir.
20:45Tabi masiftir ve böyle fütürist, uzay yani yeryüzünde olmayan formların hayalleri kurulmaz.
20:53İnsanın ilk etrafına bakıp şekil vermiş diğer şeyleri.
20:57O zamana kadar yani o süreçte her şey daha yumuşak.
21:00Çünkü doğayla bağı var.
21:02Ama şimdi düşün, yani biz hangi evleri seviyoruz?
21:06Ormandaki ya da bir deniz kıyısındaki küçücük, yumuşak, ufak pencereli.
21:11Ama nasıl evlerde yaşıyoruz? Buz gibi.
21:14Ayrıca gökyüzüne, yeryüzüne hiçbir şeye benzemeyen, bu dünyaya ait değilmiş gibi duran modern binalar yapıyoruz.
21:21Modern yollar yapıyoruz.
21:23Yani o kadar uzaklaşmak için çabı harcıyoruz ki insanın büyük mutsuzluğu da orada başlıyor aslında.
21:31Ve bizim bünyemiz, insanın yapısı da aslında modernlik, bu kadar modernlik içinde hapsoluyor ve çok uzak.
21:40Yani hitap da etmiyor bence.
21:42Evet son derece de mutsuz oluyoruz.
21:44Yani gün ışığı bile kullanmıyor.
21:47Yani kullandığımız ışık bile doğada olmayan bir ışık.
21:50Evlerimize taktığımız ampuller.
21:52Korkunç parlak buz gibi tehditkar ışıkların altında çalışıyoruz, yaşıyoruz, uyuyoruz, uyanıyoruz.
21:59Bütün bu yabancılaşma çabası, bir de bunu ısrarla yapıyoruz.
22:04Yani doğadan kopmayı ilerlemek zannediyoruz.
22:09Sanırım biraz bunun dersini alana kadar yaptığımızın nasıl büyük bir hata olduğunu anlamayacağız.
22:16Ders almasak da galiba doğa bize bunu hatırlatıyor.
22:20Daha da büyük hatırlatmalar bulunacak gibi gözüküyor o olay.
22:24Yani dikey yerleşimin korkunç bir şey olduğunu anlamamız gerekiyor.
22:28Yatay yerleşmemiz lazım mesela.
22:30Her şeyi yatay tasarlamamız lazım.
22:32Toprağa yakın olmamız lazım.
22:35Peki sen Bodrum'da nasıl yaşıyorsun?
22:37Yatay.
22:40Biraz bahsettim.
22:41Herkes seni merak ediyor hayatını orada.
22:44Nasıl gidiyor Bodrum günleri?
22:46Tabii iş için kış zamanları çok İstanbul'a gelip gidiyorum.
22:50Ama evim Bodrum'da, Gümüşlük'te.
22:53Tabii ki orası da kalabalıklaştı.
22:55Artık küçük bir sahil köyü değil.
22:58Hatta fazla, çok fazla oldu.
23:00Kaçınılmaz olarak.
23:01Yani ülkeye ne oluyorsa, hatta dünyaya ne oluyorsa bizim yaşadığımız küçücük muhitlere de aynıları oluyor neticesinde.
23:08O yüzden oturup çok bozuldu Bodrum diye yakınmanın bir anlamı yok.
23:12Sanki herkesin de ayrı bir Bodrum'u var gibi geliyor bana.
23:16Ben İstanbul'u da severim.
23:18İstanbul'da yaşamayı da severim.
23:20Korunaklı, beni nispeten iyi tutacak mekanlar kollarım hep.
23:25En şehrin göbeğinde, en sıkışık yerde bile yaşasam hep isterim ki pencerenin önünde bir ağaç olsun.
23:32Olabilir çünkü.
23:33Kriterlerinizi ona göre belirlerseniz, dünyanın en kaotik yerinde bile kendinize küçük bir alan yaratabiliyorsunuz.
23:42Bence tercihlerimiz çok önemli.
23:45Tabii Bodrum'da benim bilmeden bulunan, 20 yıl önce seçtiğim bir mekandı yaşamak için.
23:51Bilmeden derken?
23:52İstanbul'un bu kadar kötü olacağını, bu kadar zor olacağını İstanbul'daki hayatın.
23:56Kendiliğinden, zamanında, geleceği hesaplamadan oraya kaçtığımız için.
24:01Müthiş bir...
24:02Evet, şimdi bir bahçemiz var.
24:04Bugün mümkün değil öyle bir düzen kurmak, bugünün şartlarında öyle bir yerde.
24:09Ama eskiden kurulmuş bir düzen bizi bugün orada sarıp sarmalayıp kolluyor.
24:14Bir bahçenin içinde.
24:16Hayvanlarla, gökyüzünü görerek ve nispeten daha güzel bir havayı soluyarak yaşıyorum.
24:25Müthiş bir şey.
24:26İnsanın en kötü huylarından biri kibir.
24:28Kitapta da bunu görüyoruz aslında.
24:31Biraz önce de konuştuğumuz gibi bu çarplar da bu kibri besliyor aslında.
24:35Hatta gittikçe acımasızlaştırıyor.
24:37Herkes her şeyin üstünde kendini görüyor.
24:40Biz sadece insan var, diğer canlılar yok gibi davranıyoruz.
24:45Yasalar çıkıyor.
24:47İçimiz acıyor yani.
24:50Ne yapsak da o yasalar devam ediyor bir şekilde.
24:54İnsanın kendini üstün görme arzusu onu nasıl kalpsizleştiriyor?
25:00Bunun nedeni kibir biliyoruz ama hiç mi şansımız yok?
25:04Ben hep bunu sorguluyorum. Bu kadar kalpsizleşme neden?
25:08Zannediyoruz ki yine korkuya geliyor iş.
25:11Başkalarını korkutarak korunabiliriz.
25:14Devamlı birbirimize tehdit oluşturduğumuzu düşündüğümüz için ve oluşturduğumuz için de
25:19bu tehditlerden korunmanın yolu o tehditlerin karşısında daha güçlü tehditler oluşturmak.
25:25Birbirini besliyor bu kötülük bence.
25:29Korkuya başka bir yerden bakıp tehditlere de başka bir yerden bakmaya başladığımız zaman
25:35o döngüdeki rolümüzü de değiştirmemiz bence mümkün.
25:39Biz farklı baksak da yönetim tadındaki yani yönetimsel olarak onlar da korkuyla yönettikleri için
25:47bu yaptırımlar yapılıyor ya da bu uygulamalar söyleniyor.
25:54Biz değişirsek onları da değiştirebileceğimizi düşünüyor musun?
25:58Tabii ki çünkü o büyük yapıyı yaratan biziz.
26:04Bire iyileşirse toplum da iyileşir aslında.
26:06Kesinlikle öyle.
26:08Zaten o toplumu ya da o sistemi yaratan bireyin tercihleri ve talepleri.
26:14Yani siz tüketici olmayı bu kadar benimser, bu kadar sahiplenir ve tamamen tüketici kimliğinizin üzerinden
26:25bütün arzularınızı, bütün evinizi, ilişkilerinizi biçimlendirirseniz böyle iktidarlara mahkum olursunuz.
26:38Mesela temel şey bu.
26:40Çünkü bize sistemin yapmak istediğini tüketici kimliğimize sanki bir kazanılmış gibi sahiplenip yaşamayan,
26:48komünizm bu yüzden yıkıldı.
26:50Kod pantolon giyemeyen, yeterince internete ulaşamayan, çok para kazanamayan iyi eğitimi olduğu halde
26:59insanların artık tıpkı Avrupa'da yaşayanlar gibi, dünyanın diğer yerlerinde yaşayanlar gibi alamayacak bile olsalar
27:08alma ihtimalleri olan bir mal zenginliği içinde kendilerini kahretme isteğiyle.
27:15Evet.
27:16Yani kimse demedi ki…
27:17Onu bir özgürlük olarak telendirildi.
27:19Tabii ki hep tüketme özgürlüğü talep ettikleri için aslında koskoca ideoloji çöpe atıldı.
27:26Bir de canı gönülden.
27:27Evet.
27:28Alkışlarla, sevinçlerle.
27:30Yani insanların kendilerinin tüketmeyi istemediği bir dünya hayal etmek gerekiyor ki böyle bir şey mümkün.
27:39Kesinlikle mümkün. Ben de inanıyorum mümkün olduğuna.
27:42Hani biz görürüz, biz bilemiyorum ama mümkün olduğunu biliyoruz.
27:46Evet.
27:47Kraliçeden sormak istiyorum ama spoiler asla vermek istemiyorum.
27:52Tamam söyleyin ben de dikkat edeyim.
27:53Dikkat et vermeyelim çünkü.
27:55Kraliçenin gücü onu hedef haline mi getiriyor, iktidar gücü?
27:59Kraliçenin iktidar gücü aslında bütün iktidar algısını yönlendirmeye de müsait.
28:10Yani hem negatif bir güç hem de pozitif bir güç.
28:15Şöyle düşün kötü anlamda işte biz özellikle bu ülkede şu son zamanlarda çok sert bir şekilde deneyimledik.
28:25Demokrasi kendisini koruyamıyor demokratikliğinden dolayı.
28:31Bunun tersine çevirelim bir güçte yani sınırsız güçte sınırsız güçlülüğü sayesinde gücün sınırsızlığını kaldırabilir.
28:44Ve belki bir gün bunu da deneyimleriz.
28:46İnşallah.
28:49Orada peki iktidarın kadınları susturma yöntemlerine dair ne söylüyor?
28:54Kraliçenin hikayesi.
28:57Bütün medeniyeti, uygarlığı, insanlık tarihini biçimlendiren aklın erinliğinden bahsediyor.
29:05Kadının aklının da erinliğinden.
29:07İki enerjinin erin ve dişil enerjinin ortaklaşa yapabileceklerini deneyimlemeyen bir insanlık var elimizde.
29:16Biraz bunları kurcalıyor kitap.
29:20Birlikte davrandıklarında, birlikte düşündüklerinde ve ürettiklerinde ne olacağını bilmiyoruz.
29:26Daha iyi bir şeyler olacağını düşünmüyorum.
29:28Mümkün.
29:29Spoiler vermiyoruz.
29:31Böyle böyle şeyler var.
29:33Buralarda dolaşıyoruz.
29:35Senin son sorunu soracağım.
29:37Ahlak Belanızı Versin Atölyelerinden biraz bahsetmek istiyorum.
29:41İsmi müthiş, kendi müthiş.
29:43Başka atölyeler de yapıyorsun.
29:45İnsanlar çok ilgi gösteriyor.
29:47Görüyorum, izliyorum.
29:48Biraz onlardan bahsetsene.
29:50İçeriği.
29:52Ahlak Belanızı Versin Atölyesi benim bugüne kadar meslek hayatımda yaptığım ve yaparken en çok zevk aldığım,
30:02en önemsediğim iş aslında biraz medya ahlakından yola çıkıyoruz.
30:08Gazetecilik ahlakından yola çıkıp bireysel ahlaka baktığımız sabah saat 11'de bir odaya kapanıyoruz.
30:15Akşam 6'ya kadar.
30:17Herkese açık.
30:18Tabii tabii ama 20 kişilik ekipler olabiliyoruz ancak.
30:21Herkes katılabiliyor.
30:2320 kişi kadar bir odaya kapanıp çeşitli gazete yazıları, köşe yazıları okuyup,
30:30bazı haberleri okuyup bunlar üzerinden tartışmalar yaparak ama çok sert tartışmalar.
30:35Hiç spoiler veremediğim şey bu.
30:39Ahlak Belanızı Versin Atölyesi.
30:41Çünkü bilmeden gelmek gerekiyor.
30:43Zaten atölyeye katılanlar da tembih bile etmem gerekmiyor.
30:46Eğer memnun kaldılarsa atölyeden ne olduğunu anlatamam ama muhakkak gitmelisin diye bahsediyorlar atölyenin içeriğinden.
30:56O tartışmaları yapıyoruz ama bu sırada çok sert yerlere gidiyoruz.
31:01Çok zorlu çatışmalar yaşıyoruz ahlaka dair, inançlarımıza dair, değerlerimize dair.
31:10Bayağı hırpalanıyoruz.
31:12Fakat zihnimiz çok açılıyor.
31:15Tabuları yıkmasak bile yıkılabilirliğini ya da neden yıkmadığımızı, neden tabularımıza bu kadar sahip çıktığımızı
31:22derinlemesine düşündüğümüz bir karmaşa yaşıyoruz.
31:26Müthiş.
31:27Benim çok sevdiğim ve önemsediğim bir iş o atölye.
31:31Çok önemli.
31:32Kitapta da aslında ahlakla ilgili de birkaç soru hazırlamıştım.
31:36Ahlak ve ahlakçılık aslında.
31:38Son olarak şunu sorayım.
31:41Bunca kötülük, iyilik hisvesinin, iyilik paketinin altında
31:48ya da bütün ahlaksızlıklar ahlakın altında yapılırken.
31:53Sen de kitabında bu mesajı şahane veriyorsun aslında.
31:57Bana düşüncelerini anlatır mısın bu konuda?
32:01Gerçek ahlaksızlığı ama ahlak kitveti altında yapılanları.
32:06Bu çok kolay bir şey.
32:07Çünkü gene atölyenin de temel meselesi bu.
32:10Hayatta kurmadığımız bağlarla ilgili.
32:14Bunu çok kolay bir yerden örnekleyebiliyoruz.
32:18Sevdiğimiz kuzu ile yediğimiz kuzu.
32:22Aralarında çok kısa bir bağ var.
32:24Ve biz onu kurmuyoruz.
32:26Şu stüdyoya bir küçücük kuzu girse şu anda ikimizin de kalbi yerinden fırlar.
32:32Ama buradan çıkıp kasaptan rahatlıkla kuzu eti alabiliriz.
32:40Hepimiz böyleyiz.
32:42Ama et yemeyin bu kuzu olmaz başka bir şey olur.
32:45Ya da çocuklara karşı çok duyarlıyızdır hepimiz.
32:51Bir çocuğun kılına zarar gelsin istemeyiz.
32:54Ama elinden tuttuğumuz çocuğumuzla dilenci bir çocuğun yanından çok üzülerek de olsa geçebiliriz.
33:02Şimdi bağları kuramayız.
33:04Çocuğumuzla o çocuk arasındaki bağı kurduğumuz anda ya deliririz.
33:10Ya isyan etmemiz gerekir.
33:12Bütün yapıyı bozmamız.
33:14Her şeye karşı çıkmamız ve o çocuğu oradan kurtarmak için dünyaları yerli bir etmemiz gerekir.
33:22Bunu yapamayacağımızı düşünürüz.
33:24O yüzden o bağı kurmayız.
33:26Ya da sevdiğimiz kuzu ile yediğimiz kuzu arasındaki bağı da kurmayız.
33:29Konforumuz çok kaçacağı için ve biz baş edemeyeceğimize inandığımız için bu sorunu çözmekle.
33:35Böyle gelmiş böyle gider.
33:37Oradaki haz bize daha iyi gelir.
33:39Bir de bunu herkes yapıyor.
33:41Dünyanın düzeni bu.
33:42Bunlar çok güzel tesellilerdir kötülük için.
33:46Yani masumiyetin kötülüğü için, mağdurun kötülüğü için müthiş tesellilerdir, bahanelerdir.
33:55Bunlara hep farklı konularda hazır şablonlar vardır.
34:00Bunların birini alırız hemen ona sarılırız ve düzenin içinde yaşamaya devam ederiz.
34:05Sonra da hep bir kurtarıcı gelsin.
34:07Bizi kurtarsın isteriz.
34:09Ve bu olmaz.
34:11Aslında şu da bir çelişki değil mi?
34:13Mağduru bu kadar sever, halklar bu kadar mağduru sever yanında olmak isterken en büyük mağduriyeti de onlar yapar.
34:21Bizler yaparız yani.
34:23Tabi.
34:25Örneğini çok konuşuyoruz.
34:27Hep birlikte savaşa hayır diyoruz.
34:29Değil mi?
34:31Bir şey olduğu zaman.
34:34Kim olabilir? Gene biz olabiliriz.
34:36Gene biz olabiliriz.
34:37Çünkü savaşa hayır demek için sınırlara hayır dememiz gerekiyor.
34:41Vatanseverliğe hayır dememiz gerekiyor.
34:45Kimlik politikalarına hayır dememiz gerekiyor.
34:48Aidiyete hayır dememiz lazım.
34:50Silah ekonomisine şiddetle karşı çıkmamız gerekiyor.
34:54Silahlı mücadelelere tırnak içinde karşı çıkmamız gerekiyor.
34:58Bütün bunlara hayır demeden sadece savaşa hayır diyemeyiz.
35:01Ancak bazı savaşlara hayır diyebiliriz.
35:05O da savaşa hayır kadar güçlü bir slogan değil.
35:09O yüzden biz aradaki bu bağları kurmayız.
35:12Savaşa hayır deriz.
35:14Ama sonra sistemin bildiği gibi devam etmesi için ne gerekliyse ona hizmet etmeyi de sürdürürüz.
35:21Ne savaşlar biter, ne bizim hayırımızın bir etkisi olur.
35:25Ve biz gene bir kurtarıcı beklemeye başlarız.
35:30Ama sanki senin bu kitabın bağ kurmamızda biraz yardımcı olacak gibi geliyor bana.
35:35Bağ kurmakta yardımcı olması çok iddialı bir şey ama bağ kurmak üzerine düşündürebilir.
35:41Düşünmek bile düşündürüyor.
35:45Sonuçta düşünmek de bir adım atmaktır.
35:48Temel, en önemli adım bence.
35:50Çok teşekkür ederim.
35:51Ben teşekkür ederim. Çok sağ ol.
35:53Bugün Mine Söğüt ile beraberdik.
35:55Kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.
35:57Belki hayatla, gerçeklerle bağ kurmanızı ve vicdanınızı rahatlatacak ya da vicdanınızı sorgulatacak bir kitap.
36:04Mutlaka okuyun diyorum.
36:06Sevgiler, hoşçakalın.

Önerilen