Gözleriniz Madam (Sonsuza Dek Sophie) Molla Ahmet Tesla | Kemal Sayar

  • 2 yıl önce
Gözleriniz madam
gözlerinize bakıyorum da
sanki bir yangın yeri
yüzünüz talan edilmiş bir
imparatorluktan kalmış gibi,
bir şair oturmuş o iki kaşın arasına,
tüten dumana ve akan kana bakmaksızın
aldırmaksızın,
patlayan bombalara şiir söylüyor gibi
aslında aşktır en çetin meydan muharebesi
siz koşuştururken lise bahçelerinde
dilinizde goethe’den yarım yamalak ezberlenmiş iki dize
ve deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda,
bir şairdim ben
kalbimi büyüten dumanlı odalarda
benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam.
yalan yok! yalan asla olmayacak
çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur
bir gün sizi de ıslatacak
bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbimin içine
orada yenilenmiş bir şarklıyı göreceksiniz
biz şarklılar, yani Allah’a inananlar, oruç tutanlar
ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar
hep yenildik!
farklı mağlubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz
diyorum ki vaktiniz varsa bu akşam….
bizim yüzümüz kızarır madam söyleyemeyiz
biz uzaktan sevmelerde birinciyiz.
genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız
bir bakarsak usulca elimizden kayar
ve parçalanır kristal gençliğimiz
biz kristal gençleriz madam
kolayca tuz buz oluruz
-eve gitsem daha iyi
iyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye,
her gece saatlerce alıştırma yapıp da
bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı
aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun madam ?
merdivenlerden peşinizden koşup da
isminizi haykırmamayı size bakarken derinde
bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye …
bir gün yağmur yağsa
sırılsıklam o yağmurda ıslanacak
ve elinde sımsıkı tutuğu bir karanfille
gözyaşları,saçlarından sızan yağmurla karışacak
onun kapısının önünde duracaktı
onun kapısının önünde duracak
ve asla zile basmayacaktı
o kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda
”senin mavi gözlerinde” çalacaktı
sophie, sophie…
heyhat sophie gidiyordu
mağrur bir prenses gibi şairin kalbinden sürgün edilmişti.
sanki hilafet ilga ediliyordu.
saltanat sefalete mahkum edilmişti.
tarih yeniden yazılıyordu.
sen benim sürgünümsün sophie.
benim ülkem dağlık ve karanlıktır
dağların arasından bana bir yol vardır
o yolu yürümek zordur…

sanki bir nüfus sayım günü sokaklar boşaltılmış
pardesülü bir adam
sırtında ağaçe vermiş
geniş bir dağın kenarında mızıka üflüyor
zaman zaman gözleriniz bir noktaya dikiliyor
uzak bir noktaya sabitlenerek
kendisine bir soru soruyor
cevabını bulmak için
uzun uzun düşünüyor
ve ışıldayarak cevabını mırıldanıyor
bir gün oda güzlerinizdeki bu ışıltıyı keşfederde
ve elini kalbine deydirdiğinde
içinde cereyan eden
o yoksun aşkını tanımlar o şarklıyı keşfederse
yazacağı ilk şiire adını verecek
sonsuza dek Sophie.

Önerilen