Bu dönemde Fransız güreşçi Joseph Doublier ile tanışması ve Fransa’da güreşme teklifi alması hayatının dönüm noktası olacaktı. Yusuf’un hayatı birdenbire köklü bir şekilde değişmişti. Fransız yazar Edmond Desbonnet'in"Güreşin Kralları" adlı kitabında anlatıldığına göre Doublier, 1894'te rakibi Sabés'e yenildikten sonra onu yenecek bir güreşçi arayışına girişmiş ve soluğu Osmanlı topraklarında almıştı. Döndüğünde Avrupa’yı derinden sarsacak üç babayiğiti Filibeli Kara Osman, Filiz Nurullah ve Yusuf İsmail'i de beraberinde Fransa'ya götürmüştü.
Yusuf, başlangıçta yurtdışına çıkmayı kabul etmediyse de Müslümanların güçlü olduğunu ispat etmenin bir cihat olduğu şeklinde ki ulema açıklamaları üzerine 1897'de Avrupa'ya gitmişti. İlk maçını Sabés ile yapmış ve onu rekor denilebilecek bir zaman içinde sadece 4 saniyede yenmeyi başararak bir anda bir efsaneye dönüşmeyi başarmıştı. Fransa'da 3 yıl kalmış ve bu 3 sene boyunca Yusuf, Doublier'in menejerliğinde minder güreşini öğrenerek Fransa'da önüne geleni ezip geçmeye başlamıştı. Bu dönemde güreştiği döneminin önemli sporcuları olan Olsen, Pons, Fournier, Gambier, Raul, Rum güreşçi Antonio Pierri ve İngiliz güreşçi Tom Cannon'u da yendikten sonra Avrupa’da yenilgi almadan namağlup bir konuma yükselmiş ve büyük bir üne sahip olmuştu.
Artık Yusuf rakip bulamaz hale gelmişti. Öyle ki renkli karakteri ve inanılmaz gururu ile tanınan Yusuf, yendiği rakiplerin kendisini yenmek için karşısına bir güreşçi getireceğini söylemeleri üzerine 'kaybedersem gırtlağımı keserim' diye karşılık verecek kadar da kendinden emindi.
İşte bu sıralarda tarihin en kanlı ve vahşi mücadelesi olmaya aday olacak bir maçın ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. Paris'te yaptığı tüm güreşleri kazanınca, organizatörler, "Bir Türk'ü ancak başka bir Türk yenebilir" düşüncesiyle (Bunu da yap)Hergeleci İbrahim'i onun karşısına çıkarmaya karar vermişlerdi. Diğer büyük Türk Pehlivanları gibi Hergeleci İbrahim de Balkan Türklerindendi. İbrahim Bulgaristanın Deliorman bölgesinde yer alan Razgrad ilinin Ezerçe köyünde doğmuştu. Koca Yusufla karşılaşana kadar da yenilgisizdi. Üstelik o güne kadar adından bolca söz ettiren, bir diğer büyük Kırkpınar pehlivanı, Adalı Halilin de sırtını yere getirmişti.
Paris'te bir sirkte, Türk güreşçi Hergeleci İbrahim Pehlivan olarak bilinen İbrahim Mahmut ile yaptığı ve ancak polis müdahalesi ile durdurulabilen bu karşılaşma, gelmiş geçmiş en acımasız güreş karşılaşması olarak hatırlanarak, tarihe geçecekti. Orada karşılaştığı 33 rakibini hiç maç kaybetmeden yenen Yusuf’a, Yaptığı güreşlerde yenilmemesi ve heybeti dolayısıyla Amerika basını “Korkunç Türk” manasına gelen the Terrible Turk lakabını takmışlardı. Amerika da yendiği rakipleri arasında George Bothner, Ewan Lewis, Dan McLeod, Tom Jenkins ve dünya şampiyonu Evan Lewis vardı. Bugünlerde pek moda olan “Türk’ün gücünü” Koca Yusuf o dönem bizzat ABD halkına yerinde uygulamalı olarak göstermişti
Yusuf, başlangıçta yurtdışına çıkmayı kabul etmediyse de Müslümanların güçlü olduğunu ispat etmenin bir cihat olduğu şeklinde ki ulema açıklamaları üzerine 1897'de Avrupa'ya gitmişti. İlk maçını Sabés ile yapmış ve onu rekor denilebilecek bir zaman içinde sadece 4 saniyede yenmeyi başararak bir anda bir efsaneye dönüşmeyi başarmıştı. Fransa'da 3 yıl kalmış ve bu 3 sene boyunca Yusuf, Doublier'in menejerliğinde minder güreşini öğrenerek Fransa'da önüne geleni ezip geçmeye başlamıştı. Bu dönemde güreştiği döneminin önemli sporcuları olan Olsen, Pons, Fournier, Gambier, Raul, Rum güreşçi Antonio Pierri ve İngiliz güreşçi Tom Cannon'u da yendikten sonra Avrupa’da yenilgi almadan namağlup bir konuma yükselmiş ve büyük bir üne sahip olmuştu.
Artık Yusuf rakip bulamaz hale gelmişti. Öyle ki renkli karakteri ve inanılmaz gururu ile tanınan Yusuf, yendiği rakiplerin kendisini yenmek için karşısına bir güreşçi getireceğini söylemeleri üzerine 'kaybedersem gırtlağımı keserim' diye karşılık verecek kadar da kendinden emindi.
İşte bu sıralarda tarihin en kanlı ve vahşi mücadelesi olmaya aday olacak bir maçın ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. Paris'te yaptığı tüm güreşleri kazanınca, organizatörler, "Bir Türk'ü ancak başka bir Türk yenebilir" düşüncesiyle (Bunu da yap)Hergeleci İbrahim'i onun karşısına çıkarmaya karar vermişlerdi. Diğer büyük Türk Pehlivanları gibi Hergeleci İbrahim de Balkan Türklerindendi. İbrahim Bulgaristanın Deliorman bölgesinde yer alan Razgrad ilinin Ezerçe köyünde doğmuştu. Koca Yusufla karşılaşana kadar da yenilgisizdi. Üstelik o güne kadar adından bolca söz ettiren, bir diğer büyük Kırkpınar pehlivanı, Adalı Halilin de sırtını yere getirmişti.
Paris'te bir sirkte, Türk güreşçi Hergeleci İbrahim Pehlivan olarak bilinen İbrahim Mahmut ile yaptığı ve ancak polis müdahalesi ile durdurulabilen bu karşılaşma, gelmiş geçmiş en acımasız güreş karşılaşması olarak hatırlanarak, tarihe geçecekti. Orada karşılaştığı 33 rakibini hiç maç kaybetmeden yenen Yusuf’a, Yaptığı güreşlerde yenilmemesi ve heybeti dolayısıyla Amerika basını “Korkunç Türk” manasına gelen the Terrible Turk lakabını takmışlardı. Amerika da yendiği rakipleri arasında George Bothner, Ewan Lewis, Dan McLeod, Tom Jenkins ve dünya şampiyonu Evan Lewis vardı. Bugünlerde pek moda olan “Türk’ün gücünü” Koca Yusuf o dönem bizzat ABD halkına yerinde uygulamalı olarak göstermişti
Kategori
📚
Öğrenme